3 Ekim 2013 Perşembe

Okul, beslenme, ihtiyac, aidat, servisss... İmdaaaaat!

Ne zor şeymiş okula giden cocuk sahibi olmak... Ben kendim okula başladığımda bile bu kadar zorlanmamıştım. (sanırım :) ) Annem'e sormak lazım gerçi. Tamam itiraf edeyim epeyce zorlanmıştım. Ağlamıştım sanırım, çokça karnım ağrımıştı. Okul saati geçince karın ağrımda geçmişti. İste okul beni hasta ediyordu. Su anda da çocukların okul koşuşturmaları hasta ediyor.

Sabahın köründe kalkıp ikisini de farklı okullara yetiştirmeye çalışmak, üstelikte evde henüz 15 aylık ağlak bir cüce daha varken... Kaldırıp, kahvaltı yaptırıp, giyinmeleri için sürekli dürtüklemek zorundayım. Bu arada en küçük cüce eteğimden ayrılmıyor hiç. Eğer unutup kazayla oturursam hemen gelip kucağıma yatıyor ve "meme, meme" diye yakama yapışıyor. O hengamede emzirmesem sabahın köründe avazı çıktığı kadar ciyaklıyor, emzirsem zaman öyle kıymetli ki. Hani erkek çocuğu canı çok çekti bir fırt çeksin de bir yeri şişmesin bari diyorum... Ama maalesef kendisi tiryaki. Bırakmak bilmiyor. Bu sefer bir yandan emzirirken bir yandan da diğerlerine yardımcı oluyorum. Büyük cücenin saçı taranacaksa emzirmem engel değil ki. Anne emre amade... Ortanca cüce genelde pantolon düğmelemede ya da atletini içine sokma kısmında yardıma ihtiyaç duyar. Hepsine yetişmeye çalışırken o 3 cüce kafamın içinde atlayan, zıplayan, bağıran 333 cüce oluyor sanki. Ondan sonra kafa uyuşuyor tabi. 

Hepsini hazır ettikten sonra yollara düşmek kalıyor geriye. 2 kişi okula gidecek diye 4 kişi yollara düşüyoruz. Zor olan kısım 4 kişinin 3 kişisi çocuk. Hatta bir tanesi bebek... Durdan anlamaz, hadi desen sallamaz. Kendi düzeni, kendi bildikleri geçerli. Önce birini sonra diğerini okullarına teslim ettikten sonra eve dönen Anne artık yorgun ve sabahın körü olmasına rağmen bir günü bitirmiş gibi yorgundur bu koşuşturmadan. Amaaa maalesef dinlenecek hatta durup düşünecek zaman bile yoktur. Evin küçük cücesi izin verirse biraz, ev denen savaş alanı toplanmaya çalışılır. Küçük cüce yarım saat uyuyacak diye 1 saat abartısız emzirilir. Sonra büyük cücenin öğlen yemeği saatine yemek hazırlanır. En küçük cüce uyanmadıysa uyandırılmak zorunda kalınır ve tekrar yollara düşülür. Abla bir lokma yalandan yer yemez eve dönülür. Kıçını koltuğa koymadan birde bakmışsın ki çıkış saati gelmiş. Büyük cüceyi almak üzere tekrar yollara düşülür. Vallahi yazarken yoruldum yine. Zor yani. Bir düzen, bir sistem kurayım diyorum ama bu cüceleri uyduramıyorum bir türlü. Henüz ilk ay ya ondandır herhalde bu karmaşa... 

Bir de yine bu da ilk ay diyedir inşallah. Ona para, buna para durumu var. Bende akşam kocacığıma durumu avans isteyen bir çalışan gibi ezile ezile izah edip bilgilendirince ve O da beni "daha maaşı almadık ama para bitti, niye tamam dedin ki, kabul etmeseydin ya" diye sıkıştırınca... Evin annesi olarak "ooffff" hakkımı kullanıyorum. Her anlamda off oluyorum o dakikadan sonra. Kayış kopuyor, dükkan kapanıyor. 

Bir de bu karmaşanın içinde pasta, kurabiye işi var. Gerçi son zamanlarda pek yok ama aslında olsun istiyorum ben. Ama karmaşa olmasın istiyorum. Zaman yok, yetmiyor bir turlu. İstemişken bir miktarda zaman rica edeyim ben lütfen. İste aynen günümüzün bir kısmını özet!!! geçtiğim bu yazıdaki bu küçük paragraf kadar yer ayırabiliyorum işime. Böyle uzun uzun anlattım ki herkes neden bir süredir özellikle pasta siparişi alamadığımı bilsin istedim. 

Ben onu bunu bilmem. 3 çocukla hayat zor zanaat. Başka zanaata yer bırakmıyorlar valla sağolsunlar... Ama çok tatlılar, sabahtan aksama kafam davul olsa da onları çok çooook seviyorum ben.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hürriyet

Milliyet